Belgeler - Documents

Ermeni Meselesi-Armenian Issue

Ad:
Konum: İstanbul, Türkiye

Pazartesi, Şubat 12, 2007

Ermeni Diasporası ve Batı Ülkeleri

Seyfi Taşhan,
19 Ocak 2001

Fransız Millet Meclisinin 18 Ocak 2001 günü, daha önce Senato tarafından kabul edilmiş bulunan yasa tasarısını kanunlaştırarak 1915 yılında Anadolu’da Ermenilere karşı bir “soykırımı” yapıldığını kabul etmesi doğal olarak ülkemizde kızgınlık ve infial yaratmıştır. Bu konuda Türkiye'nin Fransa devletine karşı protestoda bulunması ve Fransız Cumhurbaşkanının Anayasa Mahkemesine başvurmasını teşvik edecek bazı yaptırımları planlaması Türkiye'nin doğal bir hakkıdır.

Bununla beraber, Ermeni Diasporasının Türkiye ile ilgili olarak benimsediği politikalar ve Batı ülkelerin bu politikalara verdiği cevapları bu vesile ile hatırlamak yararlı olacaktır. Bu alanda ilk ciddi siyasal eylem olarak Ermenilerin baskısı ile Amerikan Senatosunun Lozan Antlaşmasını onaylamayı reddetmiş olması gösterilebilir. O zaman büyük Atatürk, Amerikan büyükelçisi Joseph Grew’ya, aydın ve ileri görüşlü Amerikan milletinin temsilcilerinin nasıl küçük bir azınlığın baskısına boyun eğdiğini anlamanın imkansız olduğunu ifade etmişti. Bu ret kararına rağmen iki ülke Lozan anlaşması varmış gibi ilişkilerini zaman içerisinde geliştirmişlerdi.
Kore’de Türk Amerikan silah arkadaşlığı (1950) ve Türkiye’nin güney-doğu kanadının koruyucusu olarak NATO’ya katılmasından (1952) sonra 1954 yılında Amerika’yı ziyaret eden, New York’ta konfeti yağmuru altında geçit töreni yapan ve Amerikan Kongresinin iki Meclisinin müşterek toplantısına hitap eden zamanın Türkiye Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın Kaliforniya eyaletini ziyareti sırasında bütün tanıtım faaliyetini Ermeniler üstlenmiş ve “Cumhurbaşkanımız geldi” diye kendisine en yakın ilgiyi göstermişlerdi.

Kıbrıs konusunda ABD Başkanı Johnson’un Türkiye Başbakanı İnönü’ye 1964 yılında gönderdiği mektupla birlikte Türk Amerikan ilişkilerinde başlayan soğukluk, 1972 yılında Sovyetler Birliği ile Amerika arasında başlayan detente süreci ve 1973’te patlak veren haşhaş krizinden sonra gittikçe artmış ve 1974 Kıbrıs müdahalesinden sonra Amerikanın Türkiye’ye askeri ambargo uygulamasına kadar kötüleşmişti. Bu soğukluğa paralel olarak ABD’de Ermeni kilisesinin önderliğindeki etnik fanatizm güçlenmiş ve Türk düşmanlığına dönüşmüştü. 1973 yılı, Ermeni milliyetçiliğinin Türkiye’ye karşı terörizminin 1920’lerden sonra yeniden başlamasına sahne olmuştu. 1978’den sonra Türk Amerikan ilişkilerindeki düzelme Türkiye'nin jeo-stratejik değerinin Amerika tarafından başka bir çerçevede de olsa yeniden takdir edilmesine yol açmış ve bu yüzden bazen kıl payı ile de olsa Ermenilerin Amerikan Kongresinden Türkiye aleyhine bağlayıcı karar çıkarmaları önlenebilmiş idi.

Asala’nın en son Orly baskınından sonra Fransa ve Amerika’daki Ermeni diasporası terörizm yerine siyasal etkinlik metodunu seçmiş görünmektedir. Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra ortaya çıkan Ermenistan Cumhuriyeti, Türkiye üzerinden dünyaya açılma imkanlarını aramış ancak Azerbaycan topraklarının yüzde yirmisini işgalden vazgeçmek sureti ile bir anlaşmaya razı olmaması yüzünden Türkiye ile ilişkilerini normalleştirememişti. Önceki Ermeni Cumhurbaşkanı Ter Petrossian, bir yandan Ermeni diasporasına itidal tavsiye ederken diğer yanda Azerbaycan ile anlaşma imkanını arıyor ve Türkiye ile diplomatik ilişkiler kurmayı ümit ediyordu. Ancak Türk düşmanı Taşnak partisinin lideri olan Koçeryan’ın bir darbe sonucunda iktidara gelmesi üzerine Ermenistan'ın barış arayan tutumu değişti. Koçeryan bir yanda 1915 olayları nedeniyle Türkiye'ye çatarken diğer yanda Amerika ve Fransa’daki Ermenileri tahrik çabalarına girişti. ABD'deki teşebbüs Clinton yönetiminin çabaları sonucunda Kongre’de durduruldu.

Ancak, Avrupa’da özellikle Fransa’daki Ermeniler Fransız Parlamentosunda başarılı oldular. Fransız Meclisindeki kararın kabulü aleyhine herhangi bir davranışta bulunulmamasının nedenleri üzerinde durulabilir. Hatırlanacağı üzere 1970-1984 yılları arasında Fransa Türkiye ilişkilerinde ciddi bir soğukluk yaşanmış ve o zaman bir Fransız siyasetçisinin ifadesi ile Fransa Türkiye ve sorunlarına karşı “kayıtsızhk” politikası izlemişti. Chirac döneminde ise Fransa, Türkiye ile ekonomik ilişkilerine ağırlık vermiştir. Bununla beraber söylemlerinin aksine Chirac’ın Türkiye'nin AB ile ilişkilerini güçlendirmede olumlu bir rol oynadığını söylemek mümkün değildir. Fransa’nın AB Başkanlığı döneminde Türkiye hem Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası dışında tutulmuş, hem de diğer bütün adaylar için müzakere ve katılım programları belirlendiği halde Türkiye bu tablonun tamamen dışında bırakılmıştır. Türkiye’nin AB’nin NATO imkanlarından otomatik yararlanmasını önlemesi ise Fransız hükümetinin karar empoze etme ve bunu siyasi baskı ile kabul ettirme hevesine darbe indirmiştir. Belki de Fransız hükümetinin Ermeni kanununa şimdiye kadar ilgisiz kalmasının nedeni AGSP yüzünden duyduğu infialdir. İkinci neden ise Türkiye’nin mukabil etkin ekonomik tedbirlere, AB ile gümrük birliği nedeni ile başvuramayacağını düşünmesi olabilir.

Bu alanda Öcalan yüzünden İtalya ile ortaya çıkan kriz hatırlanmalıdır.

Öyle görülüyor ki, 1915 olaylarının niteliği konusunda Türkiye’nin ve olayları tarafsız gözle izleyen bilim adamlarının izah tarzları, Ermeni diasporasının siyasi baskısı ve terörü yüzünden kabul görmemekte; buna karşılık soykırımı iddialarını savunan sahte belgelere dayalı sözde bilim adamlarının propagandaları benimsenmektedir. Fransız mahkemelerindeki Asala davalarında Türk bilim adamlarının açıklamalarına itibar edilmediği gibi, Bernard Lewis gibi dünyaca tanınmış bir bilim adamı 1915 olaylarının gerçek içyüzünü anlattığı için Fransız mahkemeleri tarafından yargılanmış ve mahkum edilmişti. Bu yüzden Fransa Ermenilerinin oylarına tamah eden bir kısım Fransız parlamenterin soykırımı iddiasını kabul etmiş olmasını yadırgamamak gerekir

Bu tür yasaları kabul ettirmekle Ermeni cemaatleri Türkiye'den bir takım tavizler elde etmeyi ummaları ve bu tür yasaları kabul eden ülkelerin de Türkiye pazarlıklarında yeni bir koz elde ettiklerini sanmaları doğaldır; ancak Türkiye Cumhuriyeti'nin bu tür yapay iddialar karşısında gerileyeceğini ve Avrupa ile bütünleşme azminden feragat edeceğini düşünmek yersiz olur. Ayrıca, kendini diasporaların sözüm ona siyasal ve terör güçlerine teslim ederek bulunduğu bölgede refah ve saadetini sağlayabileceğini düşünen Ermenistan Taşnakları da, olayların hiç de kendi düşündükleri gibi gerçekleşmeyeceğini görecektir.

KAYNAK

Etiketler: , , ,

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home

Google
 
Pardus... Özgürlük İçin... Türkiye’nin Beslenme Portalı
Counter